İmza Haydut
Tarihi Olaylar, Kitap Önerileri/Özetleri, Güncel Olaylar ve Gönülden Kopan Yazılar
Bu Blogda Ara
24 Haziran 2020 Çarşamba
17 Ocak 2020 Cuma
2. Dünya Savaşı Sonrası ''Yeni'' Dünya Düzeni
İkinci Dünya Savaşı'ndan İttifak Devletleri'nin galip çıkması, Avrupa'da Nazi Almanyasının yarattığı tehlikeyi bertaraf etmeyi başardı. Savaşın sonunda Sovyetler Birliği'nin ve komünist ideolojinin güçlenmesi ise yeni bir dünya düzenini ortaya çıkardı. 1943-1945 yıllarında "Büyük Üçlü" olarak adlandırılan ABD, Sovyetler Birliği ve İngiltere arasında gerçekleşen Tahran, Moskova, Yalta ve Potsdam konferanslarında yeni dünya haritası adeta bu üç ülkelerin liderleri tarafından çizildi. Avrupa'da Romanya, Yugoslavya, Macaristan, Bulgaristan ile Baltık ülkeleri Estonya, Letonya ve Litvanya Sovyetler Birliği hakimiyetine geçerken Batı Avrupa'nın kontrolü ABD ve İngiltere'de kaldı. Almanya, savaşın ardından ikiye bölünerek 4 farklı devlet tarafından paylaşıldı. Doğu Almanya'da Sovyetler Birliği hakim olurken İngiltere, ABD ve Fransa da Batı Almanya'da farklı bölgeleri kontrolüne aldı.
Savaşın ardından Sovyetler Birliğinin Avrupa'da yayılmacı politikasını devam ettirmesi, ilerleyen yıllarda dünyayı iki kutuplu bir hale getirecek sürecin temellerini attı. Bu durum, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından süper güç haline gelen ABD'nin dünya lideri rolünü İngiltere'den devralması ve Sovyetler Birliği'nin karşısına Batı blokunu temsil eden tek süper güç olarak çıkması sonucunu getirdi. Böylece 1950'li yıllardan itibaren Sovyetler Birliği ile ABD'nin başını çektiği Batı bloku arasında uzun yıllar sürecek Soğuk Savaş dönemi başladı.
Etiketler:
2. Dünya Savaşı,
abd,
diğer,
dünya,
Dünya Düzeni,
iki kutuplu dünya,
küresel dünya,
rusya,
savaş,
Soğuk savaş,
sscb
16 Ocak 2020 Perşembe
Birinci Dünya Savaşının Uluslararası İlişkilere Etkileri
Birinci Dünya
Savaşı öncesi uluslararası sistemin en önemli unsuru savaşlardı. Bu savaşlar
her daim bir hedefe ve sonuca bağlı kalmıştır. Ancak bu büyük savaş ise ülkeleri
kazanan-kaybeden fark etmeksizin topyekûn giriştikleri ve yenilen devletlerin
sadece kayıtsız şartsız teslimiyetlerini gerektiren bir sonuca bağlamıştır.
Tabi ki bu büyük savaşta aslında kazanan taraf hiç olmadı. Savaş sonunda galip
gelen ülkeler bile gerek ekonomik gerekse nüfus bakımından çok büyük kayıplar
vermişler ve birçok devletin ekonomisi zayıflamış hatta yok olmaya yüz
tutmuştur. Bu savaşın tek kazananı uluslararası ilişkiler olmuştur diyebiliriz.
Şöyle ki uluslararası ilişkiler sisteminin gerek güvenliği gerekse disiplini
bakımından yoğun ilgi görmüş ve yaşanan bu savaşın tekrarlanmamasına özen
gösterilmiştir diyebiliriz. Hatta uluslararası ilişkilerin ilk kürsüsü de bu
savaştan sonra 1919 yılında Galler-Aberystwyth’de University Collage Of
Wales’de kurulmuştur.
Birinci Dünya
Savaşı’nın uluslararası ilişkilere bir diğer etkisi de bazı devletlerin kendi
ekonomilerinde planlı ekonomiye geçmeleri olmuştur. Planlı ekonomiye en büyük
örnek, bu savaş sırasında Bolşevik ihtilalinin gerçekleşmesi sonucu Çarlık
Rusya yerine kurulan Sovyetler Birliği (SSCB)’dir. Bu planlı ekonomi düşüncesi
uluslararası ekonomiye hâkim olan liberal ekonominin yerine gelmiştir.
Bu büyük savaşın
uluslararası ilişkilere bir diğer etkisi yenilen devletlerin siyasal yapısının
değişmesidir. Savaş sonunda Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan İmparatorlu
dağılmak zorunda kalmış ve birçok ulus devlet oluşmuştur. Zaten ulus devlet
kavramı da bu savaştan sonra ortaya çıkmıştır. Bu gelişme ise milliyetçiliğin
zeminini hazırlamıştır ve bu oluşumdan sonra faşizm ve komünizm gibi fikirler
ilerleyen yıllarda baş göstermiştir. Bu imparatorlukların dağılmasından sonra
ortaya çıkan ulus devletlerse elde ettikleri topraklarla yetinmeyip bazı
iddialarla daha fazla toprak istemişlerdir. Birinci Dünya Savaşı Avrupa’nın
dünya üzerindeki hakimiyetinin son bulması ve onun yerini Avrupa’nın dışında
ABD ve Japonya gibi aktörler almıştır. Dolayısıyla güç dengesi doğuya ve batıya
yayılmıştır. Avrupalı devletlerin zayıflamasıyla da sömürge imparatorlukları da
güç kaybetmiştir.
Savaşın sonunda
galip gelen devletler kendi çıkarları doğrultusunda ilerlemeye başlayınca
uluslararası sistemin güvenliğini de tehlikeye atmışlardır. Bu kadar büyük bir
savaştan sonra en idealist olanlar bile uluslararası hukuka, uluslararası norm
ve ahlaka, uluslararası kuruluşlara güvenlerini yitirmişlerdir. Bunun sonucunda
ortak güvenlik tartışmaları artmıştır. Ortak güvenliğin en önemli sunucusu ise
ABD Başkanı Woodrow Wilson’dır. Wilson Avrupa güç dengesinin yerine yeni bir
uluslararası sistemin kurulmasını istemiştir. Wilson inşa etmek istediği yeni
dünya düzeninin merkezinin Milletler Cemiyeti olmasını istiyordu. Ama buna
karşılık tüm çabalarına rağmen ABD’nin Milletler Cemiyeti’ne girmesine Kongre’
ye kabul ettiremedi. Bu uluslararası güvenliği sağlamakla yükümlü Milletler
Cemiyeti görevinde yetersiz kalmıştır. Ve bu ortak güvenliğin en büyük
destekçisi Avrupa dışındaki güç olarak kalmayı başaran ABD Başkanı Woodrow
Wilson’dır.
Birinci Dünya
Savaşı sonrası uluslararası ilişkilerin özerk bir disiplin sistemi ortaya
çıkmıştır. Bu disiplin sisteminin diğer disiplin sistemlerinden ayırmaksa
mümkün değildir. Zira uluslararası hukuk, uluslararası iktisat, siyaset bilimi
ve sosyoloji hepsi bir bütündür. Uluslararası ilişkilerin siyaset eğilimli bir
disiplin düzeninin olması ise ABD’deki siyaset bilimi bölümlerinin etkisi
bulunur. Uluslararası ilişkiler, siyaset biliminin bir alt dalı olarak
görülmesi ise yoğun ilgi görmüştür. Uluslararası İlişkilerin bir disiplin
olarak doğmasının ve disipline bağlı olarak gelişmesinin Birinci Dünya
Savaşı’ndan sonra ‘’idealizm’’ ekseni etrafındaki tartışmalardan
kaynaklanmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise uluslararası ilişkiler
realizm ile daha bir ivme kazandı. Genelde, Birinci Dünya Savaşı’nın yol açtığı
ve daha önce eşi ve benzeri görülmemiş felaketin tekrarının yaşanmamasını
önleme ve dünya barışını düzenine oturtma çabaları uluslararası ilişkiler
sisteminin kurulmasında ve güç kazanmasında ki esas sebeplerden biri olmuştur.
Bundan yola
çıkarak söylemek gerekirse Birinci Dünya Savaşı’nın uluslararası ilişkilerdeki
öneminin ve etkisinin büyük olduğundan bahsedebiliriz. Aslında uluslararası
ilişkilerin temelinde yatan hatta en büyük destekçisidir diyebiliriz. Bu
oluşumun kuvvetlenmesi üzerine dünya üzerindeki savaşlardan bıkkınlık artmış ve
barışı arayışlar başlamıştır. Bu büyük savaşın ardından çıkabilecek savaşların
engellenebilmesi için yeni dünya düzeninin sağlanmasının gerekliliğini üzerine
entelektüel bir çalışma alanı ortaya çıkmıştır. Özetle Birinci Dünya Savaşı
uluslararası ilişkilerin tarihinde bir dönüm noktasıdır demek mümkündür.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)